Pages

29 Kasım 2011 Salı

Sinemada reklam işkencesi


Sinemaya gitmek ciddi sinir harbi oldu farkında mısınız? Oflayıp poflayanlar, sesli sesli söylenip cık cıklayanlar, 13+ dümdüz gidenler filan sinema rutini oldu. Oldu oldu da n'oldu, sayın parasıyla rezil olan? Pişkin sinema işletmecileri seyirciyi hiçe saymaya devam ediyor, film önü reklamlarını uzattıkça uzatıyor.

20 DAKİKA REKLAM
Televizyon karşısında gönlümüzce kaçabildiğimiz reklamlar, sinemada hoyratça esir alıyor bizi. Eskiden ağırlıklı olarak 'gelecek program' ibareli fragmanlar gösterilir aralara da birkaç reklam serpiştirilirken dayanması nispeten mümkündü fakat işin cılkı çıkmış durumda epeyidir. Ortalama bir AVM sinemasında, 20 dakika reklam göstermeden öldür Allah başlamıyor film ('sezon' tabir edilen kış aylarında, özellikle de hafta sonları artı 2-5 dakika daha koyan koyana üstüne).

SEYİRCİ MİYİZ ENAYİ Mİ?
Aynı sakız reklamını üç dört kere izlemekten hoşafa döndürüyor önce kafanı sinema işletmesi bir güzel... Yettiğine kanaat getirince (taa neden sonra) lütfediyorlar da nihayet filmi başlatıyor! Pardon da bunu yapmaya ne hakkı var bu AFM-Cinebonus vs. gibi zincirlerin? (Başka markalı çarpıcı örneklere şahit oluyorsanız yazın lütfen bana.) Seyircinin zamanını babasının zamanı gibi harcama lüksünü kimden-nereden ediniyor bu efendiler? Biletin üzerinde ilan edilen saatte film izlemek için ödüyoruz biz o paraları. Hafta sonu tarifesiyle 16 TL, hafta içi 15 TL'ye yarım saat embesil gibi reklam seyretmek için değil.

CKM'YE NE DEMELİ?
AVM değil kültür merkezi olan CKM'de (Caddebostan Kültür Merkezi, AFM Budak) durum iyice tuhaf. Filmden önce tek bir fragman yok, 20 dakika tıka basa reklam. Film arasında da durum farklı değil. Bir tane fragman ya görürsünüz ya göremezsiniz. Kültür merkezi adı altında ticaretin kalesi gibi davranacaksan AVM'den ne farkın kalıyor? 'Kültür'ü atıp 'ticaret merkezi' diyelim adına olsun bitsin. Kafamız karışmasın bari sevgili CKM!

Müebbet magazin
Türkiye'de 'magazin' eğlence sektörü gibi değil ceza sektörü gibi çalışır biliyorsunuz. Bir gün, bir zaman, iyi veya kötü bir olay sebebiyle magazine düşmeye görün. O görüntüler sittin sene akbaba gibi başınızda dolanır, nikah/boşanma, doğum/ölüm gibi herhangi 'renkli' fırsatta uygun görülen bir nakarat eşliğinde evrilir çevrilir, küçük ve rüküş bir klipçik olarak adınızın önüne iliştirilir. 'Haber' paketinin süresini uzatmak, habercağızın etinden sütünden yararlanmaktır aslında buradaki motivasyon. Nurgül Yeşilçay sokakta sevgilisiyle öpüşmüş misal. İşgüzar magazinciler olayı görüntülemekle kalmaz, koştur koştur Cem Özer'e gidip görüşlerini sorarlar

- bkz. sorulmuşu var. Klasik eski kocalardan olmayan Özer de gayet rahat; 'Öpüşmeyip de dövüşsünler mi?' gibilerden cevap vermiş. Benim ise merak ettiğim; bu ülkede neden herkesin köy meydanındaymış gibi davrandığı... Kadın sevgilisiyle öpüşünce, eski kocasına mikrofon-kamera koşturmak niye ki? 'Bubaa bubaaa mıhtarın hödögili şaaparken gördük...' diye koşturan çocuk kafası bizde magazin. 'Gündem belirliyoruz' diye şişinmiyorlar mı bir de. Ayy çok fena.

Sevim Gözay
Akşam.com.tr
                                                                                                                                            Alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın