Pages

25 Kasım 2011 Cuma

Mısırlı film yapımcısı Khaled Abol Naga ile Röportaj


Uzay gemisi dizayn ettim Mübarek onu bile istemedi
Mısırlı Khaled Abol Naga, büyük festivallerden büyük ödüllerle dönmeyi başaran usta bir oyuncu ve yapımcı. Üstelik Mübarek döneminde sosyal adalet, özgürlük ve demokratikleşme için sokağa çıkan aktivistlerden biri. Naga ile sinemayı ve aktivist olmayı konuştuk...


Mısır'ın en popüler aktörlerinden ve film yapımcılarından 45 yaşındaki Khaled Abol Naga, Genç Siviller'in organize ettiği Nahda Network konferansı için ikinci kez İstanbul'a geldi. Naga'nın başrolünde oynadığı, İskenderiye'nin sokak müzisyenleri ve grafiticilerini anlatan 'Mikrofon', İstanbul Film Festivali'nin büyük ödülünü kazanmıştı. 2007'den beri UNICEF iyi niyet elçisi olan Naga, aynı zamanda oldukça etkili bir aktivist. Mısır devriminin iç yüzünü anlattığı yeni projesi 'Tahrir el Tahrir' için çalışmaya başlayan Khaled Abol Naga ile devrimi, sinema aşkını ve Amerikan sinemasını konuştuk... Hollywood starlarını kıskandıracak kadar yakışıklı ama tek meselesi, sinema ile derdini anlatabilmek...

- Neden İstanbul'dasınız?
Nahda Network'ün düzenlediği 'Sıradan Kahramanların Sıradışı Devrimleri Konferansı' için geldim. İki günlük konferansa, isyanların yaşandığı Ortadoğu ülkelerinden çok sayıda aktivist katıldı, ben de açılışta bir konuşma yaptım. Ben aslında bu tarz konferanslara değil film festivallerine katılırım.

- Doğru, siz bir aktör ve yapımcısınız...
Film festivallerinde bile derdimi anlatmaya çalışırım. Bizler devrim çocuklarıyız çünkü. Benim yeni projemle de alakası olduğu için bu konferansa katıldım. Özgürlüğün ne olduğunu ve meydanlara koşanların aslında neler hissettiklerini anlatacağım.

DEVRİM KENDİLİĞİNDEN DEPREM GİBİ GELİYOR
- 'Mikrofon'da ne anlatıyordunuz?
Gerçek hikayeye dayanan bir film. İskenderiye'de geçiyor ve orada neler olduğunu Mısır özelinde anlatıyor. Herkes kendini oynadı. Film büyük festivallerde ödüllendirildi. Buna bir devrim filmi de diyorlar.

- Filmde sadece oynamadınız...
Yapımcıyım da aynı zamanda, genç ve yetenekli ekiplerle çalışmayı seviyorum. 'Mikrofon' Tunus'ta festivalde ilk kez ödül almıştı. Sonra Tunus'ta devrim oldu biliyorsunuz. Kahire'ye gittik ardından, orada da büyük ödülü aldık. Arkasından orada da devrim oldu. Sonra İstanbul Film Festivali'ne geldik, yine büyük ödülü aldık, Allah'tan burada bir devrim olmadı. Ancak Türkiye de, askeri sorunlarını çözmez ve bazı sorunlarını görmezden gelirse, neler olur bilinmez. Devrim kendiliğinden geliyor aksi takdirde, bir deprem gibi.

- Neden politikayla bu kadar ilgilisiniz?
İlgili olmamak mümkün değil, yaşadığımız coğrafyayı ve üzerinde neler yaşandığını düşünecek olursak. Sedat zamanında fakir bir ülkeydik ama insanlar para bulmak veya kazanmak için sokaklara dökülmemişlerdi. Mübarek ile beraber ülkem korkunç günler yaşadı, o kadar yobaz düşüncelere sahip ve gelişmeden uzak insanlar geçti ki başımıza, sorunlarımız da durmadan büyüdü. Derdimiz fakir olmak, zengin bir ülke olamamak değildi. Gerçi Mübarek gibi bir lider varken nasıl zengin olursunuz, nasıl refaha kavuşursunuz? Acı çeken ülkelerde özgürlüğe kavuşmak için mücadele eden ülkelerde herkes politiktir, öyle olmak zorundadır. Apartman görevlimiz benden daha politik, sokakta yaşayan hayvanlar bile politik, ben nasıl olmayayım?

- Siz kimi destekliyorsunuz? 
Hiçbir partiyi desteklemiyorum, üstelik film yapımcıları politikacılardan daha güçlü.

- Pazartesi yapılması planlanan seçimde oy kullanacak mısınız?
İnanın bana, bu seçime hiç güvenmiyorum. Oy kullanacağım elbette ve kameram yanımda olacak. Umarım olay çıkmaz ama her ne olursa görüntüleyeceğiz, emin olun.

- Ne zaman ve nasıl oyuncu olmaya karar verdiniz?
Ben mühendisim aslında. Ancak matematikle ve bilimle bu kadar alakalı olmam işimi kolaylaştırdı. Mühendisliğin de yaratıcı bir tarafı var. Bilim adamı değiliz ama bilimin her dalını kullanırız. Beynim mühendis gibi çalışır ama gönlümde tiyatro vardı hep. Üniversitedeyken oyunculuğa yöneldim. Çok iyi profesörlerle çalıştım ama bir amatör olarak. İkinci üniversitemi okurken de oyunculuğa çok yakın olduğumu gördüm. Böylece hobim ve işim yer değiştirdi. Aslında benim master konum uzay gemisi tasarımıydı. Sakın gülme buna, annem çok gülüyor.

- Komik ama bir taraftan da içinizde bir küçük erkek çocuk var.
Bu çok doğru, master için uzay gemisi dizayn ettim! Bitirdiğimde çeşitli üniversitelerde incelendi. Bir büyük projeye başlayacaktık, Mübarek iptal etti her şeyi. Neden bilmiyoruz, yenilik ve gelişmeyle ilgili her şeye engel oldu.

- Mübarek gitti, askeri şura geldi ama bir şey değişmedi...
Hükümet değişmedi ki, meydanlar hala dolup taşıyor... Film yaparken içimde bir korku ve heyecan oluyor, bu duyguyu da seviyorum. Ama hiçbir endişe ülkem için duyduğum kadar derin değil. Aktör olarak işe başladığımda çok şanslıydım, ilk iki filmim büyük başarı kazandı. İlki büyük bir yönetmenindi, diğeri küçük bütçeli bir filmdi ama ikisi de alkışlandı ve onurlandırıldı. Tabuları yıkan ve sarsan filmleri seviyorum, bu yüzden kendimi şanslı buluyorum. On yılda yirmi başarılı film yaptım.

- Nasıl filmleri seversiniz?
İspanyol filmlerini severim, bağımsız sinemayı seviyorum. Beni Türk sanıyorlar buraya geldiğim zaman. Avrupa'da sinemanın başka bir anlamı var. Her filmi seyrederim ben, ancak filmin söyleyecek sözü olmalı. Tabii ki, eğlence için de film seyredilir. Emir Kusturica'ya hayranım, ona da söylemiştim bunu. Almadovar severim ayrıca. Kalbime yakın filmlerden etkilenirim, düşünmeliyim filmi seyrettiğim zaman. Hollywood formüllü filmler kötü demiyorum ama benim karakterimi yansıtmazlar.

- Şu filmde olsaydım dediniz mi?
Bazı geceler rüyamda bir Kusturica filminde oynarım. Ben sizi eğlendirebilirim ama eğlendirirken aynı zamanda düşünmenizi de sağlamak isterim.

- Jennifer Lopez'le bir filmde oynamanız teklif edildi diyelim?
Tercihim olmaz ama her filmden her yönetmenden öğreneceklerim vardır elbette. Ünlü diye işin içinde olmak istemem. Kimseyi küçümseyen bir tavırda olmak istemiyorum ama ilerde bağımsız sinema büyük başarı kazanacak. Şimdi beğenilmeyen filme gelecekte hak ettikleri değer verilecektir.

- Müslüman, Arap, Türk olmak, sinema için avantaj değil sanki..
Bana kalırsa büyük avantaj, çünkü bizim sahip olduğumuz kültür, coğrafya, fikir ayrılığı hangi ülkelerde var? Buna Amerika sahip değil.,  Oysa bizim coğrafyadan nice büyük film çıkacak, aslında sinema için çok şanslıyız. Hollywood'a girmek için şanslı değiliz o kadar. Hollywood şanssız, kapılarını kapattığı ve bizleri görmezden geldiği için. Filmlere Müslüman terörist klişesi kullanmayı daha ne kadar sürdürecekler, bu tavır onlara bir şey kazandırmayacak. Zenginliğimizle konuşmaya başlayacağız, burada olup biten kadar olay, buradaki kadar dramatik hayat yok. Dünyanın geri kalanını anlamamak Hollywood'un sorunu.

Erdoğan orduyu muhatap almamalıydı
- Klişe bir soru olacak ama, Türk sinemasını ne kadar tanıyorsunuz?
Film festivallerinde çok Türk filmi seyrettim. Çok güzel oyuncularınız var. Bir filmi değerlendirmek için o ülkenin dilini bilmenize gerek yoktur. Filmlerin dili de yoktur. Sinema dili insan duygularıdır, o yüzden sınırları kaldırır, yok sayar. Bu sanatın güzelliği de burada. Dizileriniz de Mısır'da çok ünlü, ben seyretmedim ama Kıvanç Tatlıtuğ çok seviliyor. Çok iyi bir aktör ve çok nazik biri. İstanbul'u çok seviyorum, iyi tanıyorum. Belki burada geçen bir film yaparım. Doğal bir set İstanbul...

- Başbakanımız Tayyip Erdoğan'ı tanıyor musunuz, seviyor musunuz?
Erdoğan ordu mensuplarını muhatap kabul etmemeliydi. Farklı isimle aynı rejimi sürdüren, aynı senaryonun oyuncularının ellerini sıkmaması gerekirdi. Arap Baharı'nın anlamını herkes kavramalı, biz Türkiye'de neler yaşandığını biliyor ve takdir ediyoruz. Bizim de yaşadıklarımızı anlamalılar. Erdoğan da yaptığı yanlışı düzeltmeli, halkımızla kucaklaşmalı. Mısır'a gelip bizleri yeniden parmaklıklar arkasına sürüklemek isteyenleri muhatap kabul etmemeli. Askeri güç, güç değildir.

Erdoğan orduyu muhatap almamalıydı
- Klişe bir soru olacak ama, Türk sinemasını ne kadar tanıyorsunuz?
Film festivallerinde çok Türk filmi seyrettim. Çok güzel oyuncularınız var. Bir filmi değerlendirmek için o ülkenin dilini bilmenize gerek yoktur. Filmlerin dili de yoktur. Sinema dili insan duygularıdır, o yüzden sınırları kaldırır, yok sayar. Bu sanatın güzelliği de burada. Dizileriniz de Mısır'da çok ünlü, ben seyretmedim ama Kıvanç Tatlıtuğ çok seviliyor. Çok iyi bir aktör ve çok nazik biri. İstanbul'u çok seviyorum, iyi tanıyorum. Belki burada geçen bir film yaparım. Doğal bir set İstanbul...

- Başbakanımız Tayyip Erdoğan'ı tanıyor musunuz, seviyor musunuz?
Erdoğan ordu mensuplarını muhatap kabul etmemeliydi. Farklı isimle aynı rejimi sürdüren, aynı senaryonun oyuncularının ellerini sıkmaması gerekirdi. Arap Baharı'nın anlamını herkes kavramalı, biz Türkiye'de neler yaşandığını biliyor ve takdir ediyoruz. Bizim de yaşadıklarımızı anlamalılar. Erdoğan da yaptığı yanlışı düzeltmeli, halkımızla kucaklaşmalı. Mısır'a gelip bizleri yeniden parmaklıklar arkasına sürüklemek isteyenleri muhatap kabul etmemeli. Askeri güç, güç değildir.


Elif Aktuğ
elif.aktug@aksam.com.tr

Akşam.com.tr
                                                                                                                                           Alıntıdır....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın