Pages

30 Ekim 2011 Pazar

Brezilya Sinema Tarihi



  Brezilya'da ilk aktüalite filmleri daha 1903'te çevrilmeye başlandı. Ama ulusal yapımların doğuşu ancak 1908'de gerçekleşti. Brezilya sinemasının öncüleri genellikle Avrupa kökenliydi: portekizli Antönio Leal (Patria e banaeira, 1914) ya da italyan Vittorio Capellaro (inocencia, 1915; O Garimpeiro, 1918). Tiyatro geleneğine bağlı ve italyan melodramının etkisinde olan bu sinemacılar bir çığır açtılar. 1910'larda yönetmenliğe başlayanlar arasında Luiz de Barros (Vivo o muerto, 1915) ve Jose Medina (Exemplo regenerador, 1919) saymak gerekir. 1922'den başlayarak "Avrupa" sineması, yerini Hollywood Sinemasına bıraktı. Çok dağınık durumdaki Brezilya stüdyoları, amerikan filmlerinin akınını durdurmakta büyük güçlük çektiler. Gentil Roiz (Retribuıçâo, 1924), Alberto Traversa ve Jose medina birkaç ilginç yapıt verdiler. Ama en önemli olgu, Humberto Mauro'nun, Ca-taguases kentinde, Minas Gerais maden ocaklarında gerçekleştirdiği filmlerdi. Mauro burada birçok nitelikli yapıt ortaya koydu {Brasa dormida, 1927; Sanguermneiro, 1929). 1930'ların başlarında da kimi güçlükler içinde çalışmalarını sürdürdü; Ganga bruta (1933), Favela de me-usamöres(?934). Bu arada 1929'da yapılan iki filmi belirtmek gerekir. Bunlardan biri, Mârio Peixoto adlı on sekiz yaşında bir gencin yönettiği Limite adlı deneysel film, öbürü Adalberto Kemeny ve Rodolfo Rex Lustig'in birlikte çektikleri, Vertov ve Ruttmann'm çalışmalarına yakın bir belgeseldi: Sâo Paulo a sintonia da metropole.

Sesli sinema "karnaval" filmlerinin sayısının hızla artmasını sağladı. Halktan ilgi gören bu tür, esas olarak, radyo ya da müzikhol yıldızlarının şarkılı ve danslı gösterilerini tanıtma işlevi gördü. Carmen Mi-randa'nm oynadığı AI6, alo Brasıl (1934), daha ciddi sanatsal çabaları kesintiye uğratan bu ticari film türünün en tanınmış örneğidir. Oduvaldo Viana'nın yapmacıklı güldürüsü Boneçuinha de seda (1935), bu dönemin nitelikli sinemasının son büyük yapıtı sayıldı.

1940-1950 arasında ancak birkaç ilginç film yapılabildi; Luiz de Barros'un O Cortiço (1944). Carmen Santos'un incon-fidencia Miniera (1948) adlı yapıtları ve G. Vasconcelos'un Sertâo (1947) ile Pedro Lima'nın Nordeste'sı gibi toplumsal sorunlara yönelik kimi belgeseller. 1950'de Brezilya bankası ve Sâo Paulo eyaleti tarafından kurulan yeni bir şirket her yıl, dağıtımı Columbıa firması tarafından yapılacak bir düzine kadar önemli film gerçekleştirme kararı aldı. Bu iddialı programı uygulamak için Avrupa'dan yönetmen Alberto Cavalcanti çağrıldı. Genç yönetmenleri büyük ölçüde etkileyecek olan Cavalcanti, Adolfo Celli'nin Caiçara (1950) ve Tom Payne'in Terra e sempre Terra (1951) filmlerinin yapımcılığını üstlendi. Yine Lima Barreto'nun yönettiği Brezilya westerni Haydutların kanunu'nu (O Cangaceiro) [1953] büyük başarıyla tanıttı. Çok ilgi gören bu yapıt uluslararası bir başarı kazandı. Cavalcanti, bir başka yapımevi için de Simâo o Caolho (1952) ve O Canto do mar (1953) filmlerini yönetti; sonra filmler çevirmek için Avrupa'ya döndü. 1952-1960 arasında iki yarı-belgesel yapıt (Salomoâo Scliar’ın Vento Norte, 1952; Nelson Pereira dos Santos'un Rio 40°, 1957) ve Wâlter Hu-go Khouri'nin yapıtları da (Estranho Encontro, 1958; Na Garganta do Diabo, 1960) dikkati çekti. 1958'den başlayarak amerikan sinemasının egemenliği bir ölçüde azaldı; ama Brezilyalılar'ın ulusal bir sinema kurma yolundaki çabaları dağınık kaldı ve pek çok güçlükle karşılaştı. Bununla birlikte, 1962'de Anselmo Duarte' nin O Pagador de promessas adlı filmi Cannes film festivali'nde büyük ödülü kazanınca gözlemcilerin dikkati yeniden Brezilya sinemasına çevrildi. Bu dönemde filmcilikte gelişimin ön belirtileri dikkati çekti. Yeni bir sinemacı kuşağı kendini kabul ettirdi. Buna uygun olarak bir "cinema növo"dan (yeni sinema) söz edilmeye başlandı. Bu genç yönetmenler, gerçekliğin gözlenmesinde daha titiz, daha güçlü olunmasını savundular. Folklorun aldatıcı çekiciliğine karşı çıkarak doğrudan doğruya çağdaş Brezilya'nın toplumsal ve ekonomik sorunlarına el attılar, yeni bir sinema dilini kabul ettirmeyi başardılar.

Anselmo Duarte (Catule tutkunları, [1964]), Roberto Farias (Assalto ao trem pagador, 1962) ve Wâlter Hugo Khouri (Noite vazia, 1964) bu akımın biraz dışında kalırken, Nelson Pereira dos Santos (Vidassecas, 1963), Glâuber Rocha (Barravento, 1963; Deus e o Diabo na terra do sol, 1964; Terra em transe, 1967; Antonio-das-Mortes/O Santo Guerreiro contra o Dragao da Maldade, 1969), Ruy Guerra (Os fuzı's, 1964); Roberto Santos (A hora e vez de Augusto Matrağa, 1966), Carlos Hugo Christensen (Cröni-ca da Cidade amada, 1965); Paulo Ce-sar Saraceni (Arraial do cabo, 1964; Porto de caixas, 1962; Odesafio, 1966), Luis Sârgio Person (Sâo Paulo S. A. 1965), Leon Hirszman (A falecida, 1965), Carlos Diegues (Ganga Zumba, 1963; A grande cidade, 1966), Jose ve Geraldo Santos Pereira (Grande sertâo), Joaquim Pedro de Andrade (Alegria do povo, 1963; Macunaima, 1969) ve Wâlter Lima Jr. (Menino de engenho, 1965) "ci-nema növa"nın en önemli temsilcileri arasındaydı.
 
Ancak 1970'ten başlayarak, "cinema növa", ekonomik ve siyasal nedenlerle bir bunalım dönemine girdi ve giderek etkisini yitirdi. Kimi yönetmenler Brezilya dışında çalışmayı denerken (Pereira dos Santos, Rocha, Guerra), kimileri de yeniden sıradan ürünlere yöneldiler. 1970'li yılların en iyi filmleri, Nelson Pereira dos Santos (Azyllo muito louco, 1970; Como era gostoso o meu FrancĞs, 1971; O amuleto de Ogum, 1974; Tenda dos milagres, 1977); Glâuber Rocha (Der Leone have sept cabezas, 1970; Cabezas cortadas, 1970; A idade da Terra, 1980) ve Ruy Guerra'nın (Sweet hunters, 1969; Os deuses e os mortos, 1970; A çueda, 1979 [Nelson Xavier ile birlikte] çalışmaları oldu. Ayrıca kimi yapıtlarıyla Arnaldo Jabör (Toda nuda sera castigada, 1973; Tudo bem, 1979), Joaquim Pedro de Andrade (Os inconfıdentes, 1972), Julio Bressane (Matou a familia e foi ao cinema, 1970), Gustavo Dahi (Uira, 1973), Leon Hirszmann (Sao Bernardo, 1972). Andrea Faria (Prata Palomares, 1972), Carlos Diegues (Os herdeiros, 1969; Xica da Silva, 1976; Chuvas de verâo, 1979; Bye bye Brasil, 1980), Paulo Cesar Saraceni (A casa assassinada, 1972) ve Jorge Bodanski (İracema, 1975) de dikkat çeken yönetmenler arasındadır.

    Nüve Forum                                                                                                                     Alıntı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın