Pages

24 Ekim 2011 Pazartesi

Alman Dışavurumcu Sineması


Dışa vurumculuk Expressyonizm en basit tanımıyla “ doğalcılık ve izlenimciliğin karşıtı olan ruhsal yaşantının içerikleriyle tinsel içerikleri dile getiren çağdaş bir akımdır.

Alman sineması neden dışa vurumcu ? Bunu Alman tarihsel gelişimine bakarak anlaya biliriz.

Almanya tarımda insan yerine hayvan gücünden yararlanarak zenginleşiyor ve başka işlere yöneliyor. Zenginliğini korumak için askerliğe önem veriyor ve feodal bir yapı oluşturuyor.
Feodalizmde sınıflar ortaya çıkıyor. Dışavurumcu sinemanın oluşum sureci başlıyor.

Vassallar 962 de kral seçiyor. Kralın taç giymesi ile kutsal roma imp. ortaya çıkıyor , kent devletleri oluşuyor ve ekonomik gücü ele geçiriyor. 16. yüzyıl başka bir özelliği de kapitalizm ve enflasyonun ortaya çıkmasıdır.
İngiltere parlamentosu kabul ediliyor bu sebeple İngiltere hariç tüm krallıkla yönetilen ülkelerde kraliyet despotizmi ortaya çıkıyor. Junkerler’in yönettiği köylüler askeri disiplinin neden olduğu toplumsal baskı nedeni ile dışa vurumculuğu ortaya çıkarıyorlar. Edward Munch’ın yaptığı tablo(çığlık) dışa vurumcu sanatın ilk örneğidir. Tarihsel gelişim dahilinde bu akıma etki eden en önemli faktör Almanya’nın 1.dünya savaşını kaybetmiş olmasıdır.

Bu akım nerdeyse tüm Cermen ülkelerinde kendini göstermiştir.bu ülkelerin yaşadığı toplumsal bunalımları ve hayat tarzını ortaya koymaktadır.

Dışavurumcu Alman sineması bir ekol değil bir başlangıçtır ve büyük bir akımdır. Önce resimde daha sonra tüm sanat dallarına yansıyan bu akım perspektifi bozan bir çocuğun çalışmasını andıracak biçimde neredeyse ilkel bir biçim alan , renkleri , çizgileri özgürce kullanan bir akımdır.

Fransız ve Alman dışa vurumcu sinemalarının en belirgin özellikleri , duygu ve tepkileri yansıtmak amacı ile çizgi ve rengin doğadan oldukça özgür ve bağımsız kullanmalarıdır. Bu akım kendine en uygun yeri Almanya da bulmuştur. Sıradan insanların öfke ve öç alma duygularını kamçılamıştır. Bu dönemde Almanya da 4 önemli fantastik film yapılmıştır film yapılmıştır. Prag‘lı öğrenci – Golem – homunculus –the other. Bu filmlerin yapıldığı dönem Arkaik dönem olarak adlandırılır. Bu sinema akımı heykelcilik mimarlık edebiyat tiyatro müzik ve resim gibi sanat dallarını da etkilemiştir

Sinemada ise Robert Win in yönettiği Dr.Caligari’nin Muaynanesi1919 (das kabinnet des dr. Calligari)filmiyle kendini ilk kez göstermiştir. Ayrıca psikolojik filmlerin ilki olarak kabul edilen bu film bir akıl hastanesi yöneticisini anlatmaktadır. Bu film alman film yapımcılarının arasında bir eğilim yaratmıştır. Bunlar öznelliği perde üstüne yansıtmak için yeterli için yeni yollar aramaya başlamışlar, sadece oyuncuların kızgınlıklarını basit bir biçimde göstermeleri yerine coşkuyu öfkeyi hiddeti arttırmak için yeni simetrik yöntemler bulma ve kullanma yoluna gitmişlerdir. Bu filmle birlikte hilekarlık kurnazlık bir kenara bırakılmış bunun yerine yenik bir ulusun yaşamına ruh getirecek olan çarpıklıkları ve tahrifatları kullanmışlardır. Bu yolla filmde görülen her şey insanın normal anlayışını rahatsız etmektedir. Filmde klasik Hollywood sahnelerindeki görsel devamlık içindeki karakterlerin hareketlerinden farklı olarak , hareket içinde bir tablo izlenimi görülmektedir.1920lerde alman sineması düşüşe geçmiştir.

Almanya’da çekilen diğer dışavurumcu filmler ise ;

Robert wein’e nin yaptığı Genuine(hakiki,1920) ve Raskolnikov(1925)

Geunie adlı filmde sevgililerini öldüren bir takım vampir anlatılmıştır , Raskolnikov’da Dostoyevski’nin romanında ki Raskolnikovdur.

Fritz Lang , dermude tod(yorgun ölüm 1921) ve Dr.mabuse der spieler (kumarbaz dr. Mabuse, 1922)adlı filmlerini dışavurumcu akım içinde gerçekleştirdi. Yorgun ölüm filmi dışavurumcu ve fantastik öğelerle birlikte meta fizik bir dünya kurmuş olan kaderim değişmezliğini umutsuz bir biçimde anlatmıştır. Kumarbaz Dr. Mabuse’da ise Praglı öğrenci ve dr. Calligari filmlerindeki gibi korkunç bir hava verilmiş ve Almanya’nın ekonomik bunalımının orta sınıfa getirdiği hissiyatı güzel bir öyküyle ortaya koymuştur.

Douglas Gomery ,Fritz Lang’ın Die Nibelungen (nibelungen ,1923) adlı filmini de dışa vurumcu çalışmalar içine sokmaktadır. Filmde F. Lang , 13. yy efsanelerinden yola çıkmış ve Alman ruhunun yüceliğini bir kez daha anımsatma yoluna gidiyordu. İki bölümlük filmde insan yaşamının nasıl küçük ve önemsiz olaylar tarafından yönlendiğini göstermeye çalışarak kaderin acı yönünü göstermeye çalışmıştır.

Fredrich Wilhelm Murnau’da ilk çıkışında o günlerin tutulan temalarından olan tiranların dünyayı tehdit etmesini işlemiştir. Nosferatu eine symphonie des graunes (nosferatu 1922). Film Bram Stoker ‘ın “dracula” adlı romanından uyarlanmıştır. Murnau bu filmle haklı bir ün kazanmıştır falak yinede bozuk bir film eleştirisi almıştır.

Arthur Von Gerlach’ın 1922’de yönettiği vanina adlı film yine Tiranlığın sebep olduğu bir psikolojik etkileri ele almaktadır. Filmde otoriteler sakat aşağılık duygusu içindeki bir vali anlatılmakta kızı ile aşığına yaptıkları işlenmektedir .filmde Tiranlık rejimi altında şahlanan bazı kompleksler ve sadizim ele alınmaktadır.

Dışavurumculuğun etkisi altında olan son örnekse Washsfigurencabinnet (mumyalar müzesi, 1924)dir. Yönetmenliğini Paul Leni’nin yaptığı filmde aşkı uğruna üç tiranla girdiği mücadelelerin rüyasını gören bir adam anlatılır. Film ni başarısı tekniği kostümü dekoru yani atmosferidir.

Dışa vurumcu alman sineması du filmler dışında arkaik dönemde çektiği iki filmi tekrar ç ekmiştir. Bu filmler magrada oluşumu anlatılan halkın tutkularını simgeleyen kutsal canavar Golem ve Praglı öğrencidir.(1926, yön. Henrik Galeen)

                                                                                                                                         Alıntı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın